Tanım
Solunum yolu enfeksiyonları en yaygın bulaşıcı hastalıklardır. Üst solunum yol-larının enfeksiyonları, akut otitis media, akut sinüzit, tonsillofarenjit ve boğmacayı içerir. Bronşit ve pnömoninin çeşitleri alt solunum yolu enfek-siyonlarıdır.
Etyoloji
Üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olan patojenler aşağıda gösterilmiştir.
Üst Solunum Yolu Enfeksiyonlarına Neden Olan Patojenler
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının %90-95'i virüslerden kaynaklanır.
200 değişik virüsten herhangi biri neden olabilir.
Enfeksiyonların yaklaşık %30'u rinovirüslerden kaynaklanır (>100 tip).
Enfeksiyona sebep olan diğer virüsler:
- Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV)
- Parainfluenza virüsü
- Adenovirüsler
- Coronavirüsler
- Rinovirüsler
- İnfluenza virüsleri
- Enterovirüsler (çoğunlukla yazın)
Bakteriler, üst solunum yolu enfeksiyonlarının %510'una neden olurlar
Yaygın patojenler:
- S. pneumoniae
- H. influenzae
- M. catarrhalis
- S. aureus
- S. pyogenes
- M. pneumoniae
B. pertussis yaygın olmamakla beraber yine de göz önüne alınmalıdır.
Her patojenin görülme sıklığı coğrafi bölge, mevsim ve çocuğun yaşına göre değişir. Respiratuar sinsityal (RS) virüsü ile parainfluenza ve adenovirüsleri bebeklerdeki en yaygın üst solunum yolu enfeksiyonu patojenleridir. M. pneu-nıoniae ve influenza virüsü, okul çağındaki çocukların üst solunum yolu enfek-siyonlarında daha sık görülür. Febril tonsillofarenjit virüslerden, A grubu strep-tokoklardan ve bazen de diğer bakterilerden kaynaklanır.
Epidemiyoloji
Çocuklar yaşamlarının ilk 10 yılı süresince her sene ortalama 3 ila 8 komp-likasyonsuz solunum yolu enfeksiyonu geçirirler. Doktor ziyaretlerinin %70'i sol-unum sistemi enfeksiyonlarından kaynaklanır. Mevsimlere göre enfeksiyonlar, sonbahar ile ilkbahar arasında daha yaygındır. Kalabalık ve küçük yerler pato-jenlerin bulaşımını kolaylaştırır. Bulaşım genelde damlacıklar yoluyla veya enfekte sekresyonlara doğrudan temas yoluyla gerçekleşir (el sıkışmak, vb.). Kuluçka süresi, patojene bağlı olarak 12 saat ile 3 gün (veya hatta bir hafta veya daha fazla bir süre) arasında değişebilir.
Klinik tablo
Klinik yönden rinit, farenjit, larenjit, trakeit ve bronşit, obstrüksiyonlu veya obstrüksiyonsuz olarak oluşabilir.
Enfeksiyonun gidişi genellikle hafiftir, fakat bebeklerde sözgelimi rinit bile burun-dan solunum güçlüğü, yemek yememe, yüksek ateş ile sekonder pürülan enfeksiy-onlar ve dehidrasyon komplikasyonları yaratan ciddi bir hastalık şeklini alabilir.
Sık sık klinik yönden belirgin solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklara çoğu zaman "tekrarlayan solunum sistemi enfeksiyonu" ya da "enfeksiyona eğilim" tanısı konur. Bu tanıyı alan çocuklar genellikle 6 ayla 3 yaş arasındadırlar. Saptanan risk faktörleri ortamlarında çok sigara içilmesi, 4 haf-tadan az bir süreyle anne sütüyle beslenmeleri ve halka açık yerlere ziyaretler gibi nedenlerdir. Organik malformasyon ve kalıcı bir immün yetmezlik söz konusu olmadığı sürece tekrarlayan solunum sistemi enfeksiyonu, komplikasyonsuz sol-unum yolu enfeksiyonunun özel bir çeşidi olarak kabul edilebilir.
Komplikasyonlar
Bütün organik hastalık belirtileri sekonder bakteriyel enfeksiyonlara yol açabilir. Sekonder enfeksiyonlar genellikle H. influenzae, S. pneurnoniae, M. catarrhalis, S. aureus veya A grubu streptokoklardan kaynaklanır. Şiddetli kom-plikasyonlar akut otitis media'da risk yaratır. Bunlarin başlıcaları;
- kısmi işitme kaybı,
- mastoidit,
- menenjit,
- sık rekürrens'dir.
Tanı
Tanı koydurucu faktörler, hastanın anamnezi, epidemiyolojik durum, hastanın yaşı ve diğer klinik bulgulardır. Viral tanı uygulamaları tatmin edici değildir. Çabuk yapılabilecek testlerin hem sayısı sınırlıdır, hem de bunların duyarlılığı ve seçiciliği azdır. Antijenleri saptamak için yapılan immünofloresan testleri ve serolojik testler ve özel sorunların çözümlenmesi için nükleik asitlerin belir-lenmesinde kullanılan polimeraz zincir reaksiyonu denenmiş ve güvenilir yöntemlerdir. Nazofarenksten alınan sekresyonların kültüründe virüs üretmek hem zordur, hem de zaman alır. Seroloji testleri retrospektif yönden teşhisi mümkün kılar ve sadece epidemiyolojik çalışmalar açısından önem taşır.
Ayırıcı tanı
Saptanacak en önemli nokta etiyolojinin viral mi yoksa bakteriyel mi olduğudur. Kan sayımı ve C-reaktif proteinin (CRP) kantitatif yönden saptanması tanıya yardımcıdır. Lökositoz, nötrofili, sola kayma ve yüksek serum CRP değerleri bakteriyel etiyolojiyi gösterir. Diğer ayırıcı tanı kriterleri, solunum sistemi enfek-siyonunun organik belirtilerine dayanır.
Tedavi
Tedavi semptomatiktir. Çoğu hasta için etkene yönelik tedavi mevcut değildir. İnfluenza, amantadin/rimantadin ile tedavi edilebilir ve gelecekte de tedavide nöraminidaz inhibitörleri kullanılabilir fakat virostatik tedavinin klinik belir-tilerin başlangıcından sonraki 24 ila 48 saat içinde başlatılması gerekir. Bu nedenle çabuk sonuç veren testlerin yapılması zorunludur. Bunlar mevcut değilse, virüs üremesini durduracak (virostatik) tedavi sadece epidemiler sırasında tavsiye edilir. Ciddi RS virüs enfeksiyonlarında ribavirinle terapi denenebilir.
Genellikle antibiyotikler endike değildir, fakat risk faktörleri mevcutsa antibiyotik verilmesi uygun olabilir.
Sekonder Bakteriyel Enfeksiyonların Komplikasyonlarının Risk Faktörleri
- Yaşamın ilk 12 ayı
- Solunum sistemi enfeksiyonlarının sık rekürrensi
- Konvalesans durumu
- Konjenital ya da kazanılmış immün yetmezlik
- Ciddi kronik hastalıklar
- Süpüratif pnömoniden sonraki 3 yıl
Prognoz
Tekrarlayan enfeksiyonlar da dahil olmak üzere, komplikasyonsuz solunum yolu enfeksiyonlarında prognoz hemen hemen her zaman iyidir.
Profilaksi
Mümkün olduğu sürece, hasta ile solunum sistemi enfeksiyonları olan kişiler arasındaki temas önlenmelidir. Muntazam şekilde ellerin yıkanması patojenlerin bulaşımını azaltabilir.
Hastalığa direnci arttırmak arzu edilmekle beraber bu direnci gerçekleştirmek zordur. Bakteriyel veya bitkisel kökenli immünostimülanların klinik yönden etk-isi kanıtlanmamıştır. Ayrıca, her bitkisel immünostimülanın içindeki hangi aktif maddenin olduğu varsayılan immünostimülan etkiye özellikle katkıda bulunduğu da bilinmemektedir.
Pasif immünoprofilaksi
İmmünglobülin ile profilaksinin yararı saptanmamıştır. İmmün yetmezliği olan, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları geçiren ve bazı olağandışı vakalarda geçici hipogammaglobülinemisi olan çocuklarda deneysel olarak 6 ay boyunca her 3 veya 4 haftada bir standart immünoglobülinle tedavi yapılabilir. Uygula-madan sonra 6 ay boyunca tedavi yapılmayarak bu zaman süresince oluşan bütün enfeksiyonlar kaydedilmelidir. Bundan sonraki tedavi de bunun sonuçlanna göre uygulanmalıdır.
Çoğu zaman hastanın otitis mediaya eğilimine neden olan RS virüs enfeksiy-onları, insan monoklonal virüs antikorlarının kullanımı ile büyük derecede önlenebilir (Synagis, Palivizumab).
Aktif immünoprofilaksi
Solunum sistemi enfeksiyonlarının çoğunluğu için aşı yoktur. İnfluenza aşıları sadece A ve B tipi influenza virüslerine karşı etkindir. B tipi H. influenzae aşısı başlıca epiglotitide karşı korunma sağlar. Bu aşı, solunum yolu enfeksiyonlarının diğer komplikasyonlarının önlenmesinde oldukça etkisizdir.
Dr. M. Faruk ÖĞMEN
MEVSİMSEL ALERJİK RİNİT ( BAHAR NEZLESİ )
Rinit burun içini döşeyen mukozanın bir enflamasyonudur. Bu enflamasyona neden olan alerjik bir faktörse alerjik rinit olarak isimlendirilir. Alerjik rinitin mevsimsel olarak görülen tipine de mevsimsel alerjik rinit adı verilir.
Rinit burun içini döşeyen mukozanın bir enflamasyonudur. Bu enflamasyona neden olan alerjik bir faktörse alerjik rinit olarak isimlendirilir. Alerjik rinitin mevsimsel olarak görülen tipine de mevsimsel alerjik rinit adı verilir.
Halk arasında bahar nezlesi olarak ta isimlendirilen mevsimsel alerjik rinit özellikle sabah saatlerinde artan burun akıntısı, burunda kaşıntı, hapşırma, gözlerde kızarma, sulanma ve kaşıntı, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle karşımıza gelir. Belirtiler ilkbahar, yaz ve / veya sonbahar başında ortaya çıkar. Bunlara genellikle ağaç, çimen veya ot polenlerine veya havadaki küf sporlarına karşı alerjik duyarlılık neden olur.
Duyarlı bir kişi, çiçek tozu (polen) gibi bir alerjeni (alerjiye neden olan madde) nefesle aldığında vücudun savunma sistemi alerjene karşı anormal bir reaksiyon gösterir. Alerjen burun mukozasındaki bazı hücreleri uyararak, bunların histamin (alerji belirtilerini ortaya çıkaran madde) ve diğer kimyasal maddeleri salgılamasına neden olur. Histamin, burundaki küçük kan damarlarını genişletir ve sıvılar çevre dokuya sızarak burun akıntısı, kaşıntı, şişlik ve diğer alerji şikayetlerine neden olur.
Yukarıda belirtilen şikayetleri olan bir kişinin öncelikle yapması gereken bir Kulak Burun Boğaz hekimine başvurmaktır. Hekiminiz şikayetlerinizi dinledikten sonra sizi muayene edecek ve gerekirse kuşkulanılan alerjenin deriye küçük miktarda verildiği deri testi uygulayacaktır. Deri testi tanı koymanın en kolay, duyarlı ve en ekonomik yoludur.
Alerjik rinit ailesel olarak geçebileceği gibi çevresel etkenlerde ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Bahar aylarında doğan bebeklerde diğer aylarda doğan bebeklere göre daha sık ortaya çıkar.
Alerjik rinit tekrarlayan boğaz ve kulak enfeksiyonları, sinüzit, baş ağrısı, yorgunluk, uyku düzeninde bozulma ve okul başarısında bozulmaya neden olabilir. Alerjik rinit tedavisi bu problemlerin çoğunu ortadan kaldırabilir veya hafifletebilir.
Alerjik rinit tedavisinde birinci aşama alerjiye neden olan alerjenden uzak durmaktır. İkinci aşama ise doktorunuzun önerdiği ilaçları kullanmak, gerekirse aşı tedavisidir.
Mevsimsel alerjik rinit şikayetleriniz varsa aşağıdaki kurallara uymalısınız;
- Geceleri polenlerin ve küflerin evinize girmesini önlemek için pencerenizi kapalı tutun, bunun yerine havayı temizleyen, soğutan ve kurutan klimalar kullanınız.
- Polenlerin ortamda en fazla bulundukları sabahın erken saatlerinde (saat 5:00- 10:00) aktivitelerinizi azaltınız.
- Yolculuk sırasında arabanızın camlarını kapalı tutunuz.
- Polen ve nemin yüksek olduğunun bildirildiği günlerde kapalı yerde kalmaya çalışınız.
- Sahil veya deniz kenarları gibi polenlerin en yoğun olduğu yerler yerine polenin daha az olduğu yerlerde tatil yapınız.
- Çimen biçmeyiniz veya yeni biçilmiş çimenlerin yanında durmayınız.
- Çarşafları yada giysilerinizi kurutmak için dışarı asmayınız.
- Küfe karşı alerjiniz varsa ev içinde fazla bitki yetiştirmeyiniz veya bunları fazla sulamayınız.
Dr. M. Faruk ÖĞMEN
EV TOZU ALERJİSİ OLANLAR
- Yatağınızda organik yapılmış herşeyi sentetik olanlarla değiştirin. Pamuk, yün, at kılı, kuş tüyü, çayır otu gibi malzemelerden yapılmış; yatak, yorgan, yastık, çarşaf ve örtüleri kullanmayın. Bunların yerine naylon, elyaf, sünger gibi sentetik malzemeden yapılmış olanları kullanın.
- Yatağınızı fermuarlı, sentetik bir kılıf içinde tam olarak koruyun, sık sık bu kılıfı yıkayın yada yatağın kendisini vakumla (elektrik süpürgesi) temizleyin.
- Battaniyeler yıkanabilir olmalıdır ve nevresime geçirilerek kullanılmalıdır.
- Çarşaf ve yatak örtüleri her gün güneşte havalandırın yada silkeleyin.
- Yastık yüzü ve çarşaflar her hafta değiştirin ve 60 derece ısıda yıkayın.
- Toz tutan her eşyayı yatak odasından çıkartın. Özellikle halı ve kilim kullanmayın. Yatak odasındaki gömme dolaplarda battaniye, yünlü şeyler, keçe şapka yada diğer toz tutan eşyaların depolanması uygun değildir. Dolap kapılarını kapalı tutun.
- Hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde pencereleri açmayın.
- Evinizde kalın kumaş veya kadife perde veya bunlarla kaplı mobilya bulundurmayın. Yer döşemesinin tahta olması, mobilyaların tahta yada metalden olması önerilir. Odaların özellikle yatak odasının boydan boya halı kaplanması kesinlikle sakıncalıdır.
- Yıkanabilir pamuklu perdeler yada jaluzi tipi perdeler tercih edilmelidir.
- Alerjik hasta kumaş kaplı, mobilya, divan, halı yada kilim üzerinde uzun süre oturmamalıdır. Pamuk, naylon yada sentetik kaplı, kauçukla desteklenmiş eşyalar en iyisidir.
- Özellikle, yatak odasının rutubetsiz ve ısının 18 °C olması gerekir.
- Temizliği elektrik süpürgesi ile yapın veya haftada 1 yada 2 kez odayı nemli bir bez ile temizleyin, yerleri ıslak bezle silin. Eğer mümkünse, hasta temizlik esnasında ve temizlikten sonraki 3-4 saat süresince odalardan uzak kalmalıdır.
- Toz deterjan yerine sıvı deterjan kullanın.
- Kesinlikle evcil hayvan beslemeyin (kuş dahil) ve evde bitki yetiştirmeyin.
- Her türlü sprey, naftalin, ağır kokulu maddeleri kullanmayın. Sigara içmeyin ve evde sigara içilmesini yasaklayın.
- Eğer varsa klimaları ve kalorfer aralarını sık sık temizleyin.
- Mutlaka alerji yapan bir madde ile temas edeceksiniz, o zamanlarda maske kullanın.
POLEN ALERJİSİ OLANLAR
- Çiçek açma mevsiminde çiçek tozları ile temastan (piknik yapmak gibi) kaçının.
- Tatillerinizi mümkünse çayır, ot, ormanlık bölgelerden uzak geçirin.
- Ilık havalarda gece yarısından sabaha kadar pencerelerinizi kapalı tutun. Çünkü polenlerin en fazla olduğu zaman sabahın erken şafak vaktidir. Özellikle güneş doğarken uçuşmaya başlarlar.
- Bahçede ve ev dışında çalışmaktan ve spor yapmaktan kaçının.
- Çiçek tozlarının saçlarınızda kalmasını önlemek için yataktan önce saçlarınızı yıkayın.
- Günlük giydiğiniz elbiseyi yatak odasında tutmayın, havalandırın.
- Otomobil kullanırken penceleri ve havalandırmayı kapalı tutun.
- Çiçek açma mevsiminde tatilinizi daha çok 1500 m’den yüksek yerlerde ve kıyılardan uzakta geçirin.
ALERJİK HASTALARA YASAK EDİLEN GIDALAR
1. Deniz Ürünleri
2. Çerezler
3. Yumurta (özellikle beyazı)
4. Çilek
5. Bütün hazır, boyalı, katkılı yiyecekler (konserve, şekerleme, çikolata)
6. Baharat ve turşular
7. Bütün ticari içecekler (kola, hazır meyve suları ve renkli gazozlar)
8. Sucuk, salam, sosis vb
9. Mayalı yiyecekler (yoğurt, bira şarap)
10. Sakatatlar
11. Aspirin ve ağrı giderici ilaçlar
NOT: KAŞINTILI DERİ ALERJİSİ OLAN HASTALARIN BU YASAKLARA DAHA DİKKATLE UYMASI GEREKİR.
Dr. M. Faruk ÖĞMEN
BİLGİSAYAR KULLANIMI İLE İLGİLİ SAĞLIK SORUNLARI
Amerika Birleşik Devletler (ABD) İş İstatistikleri Bürosu verilerine göre, bilgisayar kullanımına bağlı sağlık sorunları (Yineleyen Zorlayıcı Travmalar-TZT) nedeniyle başvurular işle ilgili hastalıkların %64'ünü oluşturmakta, yıllık 20 milyar dolarlık harcama gerektirmekte, aynı zamanda iş veriminde düşüşlere neden olmaktadır.
BİLGİSAYAR KULLANIMI İLE İLGİLİ SAĞLIK SORUNLARI
Amerika Birleşik Devletler (ABD) İş İstatistikleri Bürosu verilerine göre, bilgisayar kullanımına bağlı sağlık sorunları (Yineleyen Zorlayıcı Travmalar-TZT) nedeniyle başvurular işle ilgili hastalıkların %64'ünü oluşturmakta, yıllık 20 milyar dolarlık harcama gerektirmekte, aynı zamanda iş veriminde düşüşlere neden olmaktadır. Tüm dünyada bilgisayar kullanımı giderek yaygınlaşırken, bilgisayar kullanımının sağlık üzerine etkileri de sağlıkçıların gündemine girmeye başlamıştır. Bu sorunlar arasında göz ve kas iskelet sistemi sorunları önde gelirken, kişilik, sosyal ve ruhsal durum üzerine de etkileri olabileceği düşünülmektedir. Bilgisayar kullanımıyla ilişkili sağlık sorunlarının bir kısmı, bilgisayar ekranlarının oluşturduğu elektromanyetik alandan, bir kısmı da işin özelliğinden kaynaklanır. Bilgisayar karşısında iken genellikle durağan bir pozisyonda belirli hareketler sürekli yinelenir. Bu durum ise TZT için risk oluşturmaktadır. TZT belirtileri hafif bir ağrıdan şiddetli ağrılara kadar değişik düzeyde olup, işlev zorluğuna yol açabilir. Erken dönemde ağrılar yorgunlukta ortaya çıkıp işi bırakınca kaybolurken, orta dönemde ağrılar işin başlangıcından hemen sonra ortaya çıkar. İleri dönemde ağrılar dinlenme sırasında da vardır, hafif işler bile zorlukla yapılır. Bilgisayar kullanıcılarının maruz kaldığı bir diğer zararlı etken elektromanyetik dalgalardır. Ekranlarının oluşturduğu elektromanyetik alanlar, insan vücudu yüzeyinde havadaki toz parçacıklarını çeken bir elektriklenme oluşturur (Elektromanyetik alanlar ekrandan uzaklaştıkça hızla azalır, ekranın ön kısmında en az düzeyde iken, yanlarında, üstünde ve arkasında fazladır). TZT için risk etmenleri çevresel, fiziksel ve ruhsal olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Fiziksel risk etmenleri arasında; kas gücünün aşırı kullanılması, uygun olmayan duruş biçimi, uzun süre bilgisayar karşısında ara vermeden çalışmak yer alırken, ruhsal risk etmenleri arasında; aşırı iş yükü duygusu, stres, olumsuz iş ortamı ilişkileri sayılabilir. Çevresel etmenler arasında gürültü, oda ısısı, nemi, aydınlatması ve ortamda bulunan araçların özellikleri bulunmaktadır.
Göz
Bilgisayar kullanımı sırasında gözler bir çok etkene bağlı olarak az ya da çok etkilenir. Bu etkenler arasında monitörün özelliği, kullanıcının pozisyonu ve var olan kırma kusuru için gözlük kullanıp kullanmaması, odanın aydınlatması, ekranda ki ışık yansımaları, kullanılan zemin ve karakter özellikleri sayılabilir. Bilgisayar kullanımına bağlı gözlerde yorgunluk, yanma hissi, kızarıklık, kaşıntı, sulanma, bulanık ya da çift görme gibi yakınmalar sıktır. İş yerinde yapılan bazı düzenlemeler ve kullanıcıların eğitimi ile bu sorunların bir kısmı önlenebilir. Bilgisayar kullanırken kullanıcılar göz kapaklarını farkında olmadan daha az açıp kapatırlar (Ortalama dakikada 12 olan göz kırpma sayısı, bilgisayar kullanımı sırasında dakikada beşe kadar düşebilmekte, bu da kuru göz yakınmalarına yol açabilmektedir). Bilgisayar monitörlerinden yayılan negatif yüklü partiküller, insan bedeninde ve gözlerde negatif elektrik yükü oluşturarak havadaki pozitif yüklü toz parçacıklarını çekip gözlerde konjonktivite bağlı yakınmalara neden olabilmektedir. Kırma kusuru olup da gözlük kullanmayan kişiler, görme ile ilgili sorunların yanı sıra ekrana olan uzaklığı koruyamadıklarından olumsuz etkilere daha çok maruz kalabilirler. Özellikle 40-50 ve üzeri yaşlardaki kişilerin, bilgisayar kullanırken 50-70 cm mesafeye göre düzenlenmiş gözlük kullanması gerekebilmektedir.
Kas iskelet sistemi
Bilgisayar kullanımı çok az değişen bir duruşla, el bileği ve kol kaslarının benzer hareketleri yapmasını gerektiren bir uğraştır. Bu nedenle omurga, omuz, sırt, dirsek, el bileği ve parmaklara ilişkin rahatsızlıklar sık görülür. Karpal tünel sendromu, ulnar sinir tutulumu, lateral medial epikondilitis, DeQuervian tenosinovitis, myofasial boyun ağrısı TZT ile ilişkili başlıca rahatsızlıklardır. Karpal tünel sendromu, bilgisayar kullanıcıları arasında sık görülen, medial sinir ve fleksor tendonların tutulumunu içeren ve önemli sonuçlar doğuran ağrılı bir durumdur. Nedenleri arasında genetik yatkınlık ve yaşam biçiminin önemli olduğu bilinmektedir.
İşyeri düzeni ve korunma
Çalışma ortamında belirli standartların sağlanması hem sağlık hem de iş verimi açısından oldukça önem taşır. Bu standartlar bilgisayar donanımının özellikleri, bilgisayarların yerleştirilmesi, sandalye, masa, odanın aydınlatması, temizliği gibi bir çok konuyu içermelidir.
Monitör: Monitörün çözünürlüğünün yüksek, elektromanyetik etkisinin düşük olması aranan özelliklerdendir. Monitörler odada pencere ve lambalardan kaynaklanan ışık yansımaları en az olacak biçimde yerleştirilmelidir. Birden çok bilgisayarın bulunduğu ortamlarda bilgisayarın yanında ve arkasında 120 cm'den daha az mesafede kimse çalışmamalıdır. Monitör kullanıcının tam karşısında, monitörün üst kenarı kullanıcının gözleri ile aynı düzeyde olmalıdır. Bilgisayar ekranı üzerinde ki ışık yansımaları görmeyi zorlaştırıp, kişinin bilgisayara gereğinden fazla yaklaşmasına ve iş veriminin düşmesine neden olur. Bu nedenle yansımalar önlenmelidir. Oda aydınlatmasının en azından gündüzleri gün ışığı ile sağlanması yararlı olacaktır. Bazı floresan tipi lambalar ekrandaki yansımaları artırarak, gözle ilgili yakınmalara yol açabilmektedir. Oda aydınlatmasının normalden yarı yarıya daha az olması rahatlık sağlayacaktır.
Ekran koruyucu: Toprak hattı olan ekran koruyucular bilgisayarın elektrik yükünün azaltılmasında etkili olmakta, bununla birlikte ortamın ve ekranın tozunun ıslak bezle sık sık alınması da özellikle gözlerde toza bağlı yakınmaları azaltabilmektedir. Yine ekranın tozunun alınması görüntünün netleşmesine de katkıda bulunmaktadır. Ekran parlaklığı ve kontrastının ayarlanması gözle ilgili yakınmaları azaltıcı olabilmektedir. Genellikle beyaz zemin üzerine siyah uygun bir seçimdir.
Fare ve klavye: Fare kullanımına bağlı travmalarda sık görülmekte olup, kullanım sırasında uyulmasında yarar olan öneriler şunlardır: Farenin olabildiğince vücuda yakın tutularak omuz el bileği ve dirsekteki, gerilimin azaltılması, yüksekliğin uygun olması ve kimi durumlarda fare yerine klavyenin kullanılmasıdır. Fare ve klavye kolların rahatlıkla ulaşabileceği bir uzaklıkta ve yükseklikte olmalıdır.
Sandalye: Çalışma sandalyesinin tekerlekli, yükseklik ve sırtlığının ayarlanabilir olması, yanlarda kolları dinlendirebilecek yerlerinin olması önerilir. Çalışma sandalyesine oturulduğunda gözlerin düzeyi ile bilgisayar ekranının üst kenarı 10-20° lik bir açı oluşturmalı, sırtlık dik olmalıdır.
Kağıt askısı (document holder): Bilgisayar ekranının yanı sıra kağıt okumak baş ve gözlerin sık sık hareket etmesine, gözlerin sık sık farklı mesafeler için akomodasyon yapmasına neden olur ki bu da çeşitli yakınmalara yol açar. Bu nedenle okunacak belgeler bilgisayar ekranına oldukça yakın ve göze ekranla eşit uzaklıkta olur ise akomodasyona bağlı yakınmalar azalacaktır. Bu amaçla kağıt askısı kullanılabilir.
Bilek dinlendirici: Bilek dinlendiricilerin karpal tünel sendromunu önlemede yararları olabilir. Bilek dinlendiricinin bilgisayar kullanırken değil, dinlenme sırasında kullanılması önerilmektedir.
Duruş biçimi: İyi bir duruş biçimi en az enerji ile en yüksek verimin elde edildiği, rahat bir biçimdir. İyi bir duruşun başlıca özellikleri; başın dik, sırtın destekli, kolların rahat, gözlerin bilgisayar ekranının üst düzeyi ile yakın düzeyde ve ekranın tam karşıda olmasıdır. Kullanıcının bilgisayara olan uzaklığı hem sağlık hem de verim açısından önemlidir. Kullanıcının bilgisayara olan uzaklığının 50-70 cm olması önerilmektedir. Bilgisayarların elektromanyetik alanlarının etki alanı yanlarda ve arkada daha fazladır. Bu nedenle bilgisayarların yanları ve arkasında oturanlar daha uzak konumda olmalıdır. Bilgisayarın önündeki güvenli aralık yaklaşık 70 cm (yaklaşık erişkin kol boyu), diğer yönlerinde ise 120 cm'dir. Bilgisayar ekranlarından yayılan ultraviyole ve elektromanyetik ışınlar çok fazla olmamakla birlikte, ekrana yaklaştıkça etkileri artmaktadır.
Ara verme alışkanlığı: Bir saatlik çalışma süresinde 5-15 dakikalık ara verilmesi, hem kas iskelet sistemi hem de göz ile ilgili yakınmaları azaltacaktır. Bu davranışın yakınmalar başlamadan önce de sergilenmesinin korunmada oldukça etkili olduğu genel olarak kabul edilmektedir.
Ara verme ile ilgili bir yazar yazısında kısa, orta ve uzun süreli aralardan söz etmektedir. Kısa aranın yaklaşık her 10 dakikada bir 10 saniye kadar sürmesini, bilgisayardan biraz uzaklaşıp derin nefes alınmasını, göz kapaklarının açılıp kapatılmasını ve bilgisayar dışında farklı uzaklıktaki bir nesneye bakılmasını önermektedir. Orta büyüklükteki aranın ise yaklaşık her 1 saatte 5 dakika kadar sürmesini, ve bu arada ayağa kalkarak gerilmeyi; birkaç saatte bir ise daha büyük aralar verilmesini çay ya da kahve molasını önermektedir. Ara vermeyi unutanlar, ara verme zamanı ve süresi konusunda kullanıcıya yardımcı olan PauseMe, MacBreakZ! gibi ücretsiz yazılımlar da elde edebilirler. İyi bir iş planı yaparak kullanıcılar bilgisayar işlerini güne yayarak, aralarda diğer işleri yapabilirler. Ekip çalışması ve görev değişimi, görev çeşitliliği işle ilgi yapılabilecek düzenlemeler arasında olabilir. Egzersiz el ve bilek egzersizleri karpal tünel sendromunu ile ilgili yakınmaları azaltabilmektedir. El bileğini güçlü ve esnek kılabilecek egzersizler korunma amacı ile sorun başlamadan önce yapılmalıdır. Aksi durumda var olan sorunu artırabilir. Akut durumlarda non steroid antiinflamatuvar ilaçlar, steroid tedavisi, dinlenme önerilebilir. İlaç ve fizik tedaviye yanıt vermeyen durumlarda cerrahi tedavi ile başarılı sonuçlar alınabilir.
Sonuç
Her geçen gün yaşamımızda daha çok yer bulan bilgisayarlar, olumlu bir çok katkının yanı sıra, bir kısım sağlık sorunlarına da neden olmaktadır. Bu sorunlar oldukça yaygın olarak görülmekte, önemli işgücü ve ekonomik kayıplara neden olabilmektedir. Buna karşın alınacak bazı önlemlerle önemli ölçüde bu sorunlar azaltılabilecektir.
Kaynak Sted 2001 Cilt 10 Sayı 3, 92
YENİDOĞAN DÖNEMİNDE ANNELERİN EN SIK SORDUĞU SORULAR
YENİDOĞAN DÖNEMİNDE ANNELERİN EN SIK SORDUĞU SORULAR
1-Bebeğimin zaman zaman gözleri şaşı oluyor. Bebeğimin görmesi ne zaman normal olur?
Bebeklerin gözleri foveal fiksasyon sağlanamadığı için ilk altı ayda zaman zaman şaşı olabilir. Sürekli olması ve daha sonra olması patolojiktir. Bebekler doğumda bulanık görür. Görme keskinliği 20/400'dir. Sekiz aylıkken 20/40, beş yaşında 20/20 görür. Renkleri doğumdan itibaren fark eder. Benzer tonları ayırt edemez. Nesne izlemi üçüncü ay, akomodasyon dördüncü ayda başlar.
2- Saçları ne zaman büyümeye başlayacak?
Üçüncü-altıncı aydan sonra büyümeye başlar. 26-28. haftada saçlı deride kıl folikülleri telojen evresine ulaşır, uterus içinde bunların çoğu dökülürse de bir bölümü doğuma kadar ulaşır. Ayrıca oksipital bölgede bant tarzında bir bölge doğumda telojen evresine girer ve 2-3 ay sonra dökülür. Bir yaşında mozaik patern oluşur. ilk altı ay içinde saçların büyük bir bölümü telojen evresine geçer. Bir süre sonra yeni saçlar ortaya çıkar.
3- Bebeğimizin odasını ne zaman ayıralım?
En geç altı aylık iken bebeğin bir düzeni olması gerekir. İki-altı ay arasında odası ayrılabilir.
4- Ana kucağı kullanabilir miyiz?
Evet taşınabilir, ancak bebek ana kucağı ile taşınırken koşulmamalıdır.
5- Arabaya bebek koltuğu almak gerekir mi?
Arabada emniyet standartlarına uygun bir emniyet koltuğu kullanılmalıdır. En az 9 kg olana ve bir yaşına kadar bebekleri arkaya bakacak şekilde yerleştirin. Daha büyük çocuklar öne bakarak oturabilir. En güvenli yer arka koltuğun ortasıdır. Ön yolcu hava yastığı olan arabalarda bebek öne oturmamalıdır. Araba içinde herşey sabit olmalıdır. On yedi kilo ve daha ağır olan çocuklar erişkin kemerlerini kullanılabilir. Kazaların çoğu otobanlarda değil, eve 30 km uzaklıkta olmaktadır. Yavaş kullanmanıza güvenmeyin. Saatte 45 km hızla giderken yapılan kazanın etkisi üçüncü kattan düşme ile aynıdır. Bebeği korumak için kollarınıza güvenmeyin.
6- Bebeğimizle ne zaman yolculuk edebiliriz? Uçakla gidebilir miyiz?
Bebek emniyet koltuğu varsa ilk günden itibaren kısa yolculuklar yapılabilir. Uçak için çok gerekliyse bir haftalık olduktan sonra ama en iyisi altı haftalık olduktan sonra yolculuk yapılmasıdır. İniş ve kalkışta emzirilmemelidir.
7- Bebeğimin bacakları eğri mi?
Bebeklerin bacakları yürümeye başladıktan 6-9 ay sonra düzelir.
8- Evde köpeğimiz/kedimiz var. Bebeğimiz açısından bir sakıncası var mı?
Tüm aşı ve bakımları yapılmış olmalıdır. Hayvanlar yeni bebekle birlikte davranış değişiklikleri ve kıskançlık gösterebilirler. Bebek eve gelmeden bebeğin yıkanmamış bir giysisi getirilip koklatılmalıdır. Hayvanların bebeğin odasına girmesine izin vermeyin; yalnızca sizinle birlikte odasına girebilir. Evcil hayvanlara zaman ayrılmalıdır. Çocuk için alınacaksa 5-6 yaşına kadar beklenilmelidir.
9- Başka nelere dikkat etmeliyiz?
Emmede zayıflama, uzun süre uyuma, vücudunda gevşeklik, hareketlerinde yavaşlama, ağlamama, tiz sesli ağlama, fışkırır tarzda kusma, morarma ve kilo alamama gibi durumlarda derhal hekime başvurunuz. Bebeğinizi masada yalnız bırakmayın. Banyo küvetine 5 cm'den fazla su koymayın. Altına havlu koyarak kaymasına engel olun. Beş yaşın altındaki kardeşiyle bebeğinizi yalnız bırakmayın. On dört yaşından küçük bakıcılarla bırakmayın. Bebeği havaya atmayın ve sarsmayın. Bebeği hiçbir zaman evde bir an bile yalnız bırakmayın. Arabada bebeğinizi yalnız bırakmayın. Sıcak havada sıcak çarpma riskini unutmayın. Bebeğin üzerinde ve karyolasında 12 cm'den uzun kurdele, ip bulundurmayın. Evde yangın dedektörü kullanın. Bir bebek baş denetimini tam olarak kazanmadan havuza girmemelidir. Altı aydan küçük bebekler 28-290C'nin altındaki suya sokulmamalıdır.
10- Yeniden ne zaman kontrole gelelim?
Amerikan Pediatrik Akademisinin önerisine göre ilk 3 yılda en az 10 kez sağlık kontrolü yapılmalıdır. 1, 2, 4, 6, 9, 12, 15, 18. aylarda 2 ve 3. yaşta kontrolü yapılmalıdır.
Kaynak Sted 2001 Cilt 10 Sayı 4, 154
